Fotoğraf: Yalçın Çakır - Taksim, Gezi Parkı 11 Haziran 2013; 1
BLOG

Gezi Parkı. Gün gün tüm gelişmeler. 11. Bölüm

Galeri  |  2013 - 2014 |  İstanbul

GEZİ GÜNLÜKLERİ

Gezi Parkı gelişmelerini ilk günden itibaren neredeyse saat saat izledim. Günlerce, haftalarca, bazen eve bile gitmeden olayları gözlemledim. Hergün düzenli günlük tuttum. Ayrıca tüm demeçler, açıklamalar, talimatlar ve emirleri de arşivledim. Tümü gün ve saat sırasına göre yer alıyor bu yazı dizisinde. Bu yazı serisinde okuyacaklarınız günlüklerin ham halidir. Bu günlüklerin düzenlenmesinden ortaya çıkan Bu Daha Başlangıç kitabı da Kırmızı Kedi Yayınevi'nden yayınlandı.

Çapul Bostan

4 Haziran 2013 – Salı… Eylemlerin 9. günü Sabah bültende ilk haber Başbakan Erdoğan’ın havaalanı konuşmasıydı. Ardından Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün günlerden sonra, Başbakan gidince konuya müdahil olması. Sonra da, yurt genelindeki eylemlerden toparlama haberi yayınladık. Beşiktaş’ta sabaha kadar süren çatışmalarla, Gazi mahallesindeki eylem ve vurulan gencin haberini de ardından yayınladık.

Bugün TBMM’de siyasi parti grupları toplanacaktı. Başbakan yoktu ama bir gün önceki açıklamalarının ve Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün, sandık ve demokrasi açıklamasının yankılarını olacaktı mutlaka. Yılmaz Tunca gazete manşetlerini ve köşe yazılarını aktardı. Saat 09:09’da bitti bülten.

Yayın çıkışı bir gün öncenin günlük notlarını bilgisayara geçtikten sonra doğrudan Gezi Parkı’na gittim. Her şey bıraktığımız gibiydi. Ama parkta hummalı bir temizlik çalışması vardı. Gençler çöp topluyor, turuncu renkli tişört giymiş kadınlar yerleri süpürüyordu. Ağaçlara gerilen iplere battaniyeler, nevresimler asılmış güneşe bırakılmıştı. Parkın Divan Otel tarafına bir bostan kurulmuş ve çeşitli bitkiler dikilmişti. Adına da, “Çapul Bostan” denmişti. Ayrıca boşluklara da ağaç fideleri dikmişti eylemciler.

Parkta, Taksim’de Harbiye’de, Dolmabahçe’de tur atıp durdum. Öğleden sonra herkes Ankara’daki gelişmeleri konuşuyordu. Başbakan vekili Bülent Arınç, özür dilemişti. Bu haber olumlu bir hava yarattı parkın içinde. Aslında bu özür, “çevreci eylemi başlatanlara yönelik aşırı gaz kullanımı” konusundaydı yani, polisin uyguladığı yaygın şiddet için değildi ama kaynadı arada ve kabul gördü parktakilerin arasında. Üstelik Arınç, Gezi Parkı direnişçilerinin temsilcileriyle görüşecekti. Bu arada Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, BDP İstanbul milletvekili Sırrı Süreyya Önder’i kabul etmiş ve dinlemişti. Genel olarak bir güvensizlik hâkimdi ama olumlu da bulunmuştu bu adımlar. Kazanım olarak değerlendirildi.

Hemen ardından Başbakan Erdoğan’ın Fas’taki açıklamaları geldi. Erdoğan, olaylardan dolayı CHP’yi suçluyordu. Ve kendisi ülkeye dönmeden olayların biteceği ön görüsünde bulunuyordu.

Bu arada iş bırakma eylemi haberi geldi. KESK'in başını çektiği ve DİSK, TTB ile TMMOB'u da davet ettiği iş bırakma eylemine karar verilmiş yarın Türkiye binlerce emekçi kent meydanlarında buluşacaktı. Sendikaların bu nazlı eylem kararı buruk karşılandı eylemciler arasında. Talepler şunlardı;

"Taksim'in Gezi Parkı olarak kalacağı resmen ilan edilsin. Halka uygulanan şiddetin sorumluları hesap versin, istifa etsin. Gözaltına alınan binlerce kişi hakkında soruşturma açılmasın, halktan özür dilensin. Taksim başta olmak üzere tüm meydanlarda uygulanan toplantı ve eylem yasağına son verilsin."

Hazır ortalık sakinken parkta ve çevredeki sloganları fotoğraflamaya başladım.

Fotoğraf: Yalçın Çakır - Taksim, Gezi Parkı 10 Haziran 2013; 2

Fotoğraf: Yalçın Çakır - Taksim, Gezi Parkı 10 Haziran 2013

Kıllı muhabbet!..

Taksim ve Gezi’de günler böyle geçiyordu. Başbakan vekili Bülent Arınç, Gezi Parkı temsilcileriyle görüştü, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e çıktı. Başbakan Erdoğan 4 gün sonra bir gece yarısı yurda döndü. AKP’li yöneticiler, “Alana, karşılamaya gitmeyin” demişlerdi ama binlerce kişi Yeşilköy’e akın etti. E bu kadar kalabalık olunca seçim otobüsü de gönderildi arkalarından. Otobüsün üstünden faiz lobisini suçladı Başbakan Erdoğan.

Başbakan yokken özür dileyen, Taksim Dayanışması ile görüşen tecrübeli politikacı Bülent Arınç, bir adım geride duruyordu otobüsün üstünde. Emine Erdoğan eliyle birkaç kez öne gelmesi için işaret yaptı ama o yerini korumayı tercih etti. Bu duruş dedikoduları da beraberine getirdi.

Arınç, istifa etmeye kalkmış, Cumhurbaşkanı engel olmuştu.


Yazılı açıklamayla yalanladı bu dedikoduları anında, Bülent Arınç. Akdeniz olimpiyatları yapıldı. Attığı twirlerde Gezi eylemcilerine söven sporcu olimpiyatların açılışında bayrak taşıdı. Bir haber kanalının mikrofonunu yayın politikasına tepki göstererek iten milli basketbolcu da ”vatan haini” ilan edildi. Milli Takım kadrosuna alınmadı. Olimpiyata katılan sporcularımızın da dopingler nedeniyle ardı ardına döküldükleri ortaya çıktı.

Ardı ardına mitingler düzenledi, AKP. “Milli İradeye Saygı” mitingleri tüm haber kanalları tarafından hem de saatler öncesinden canlı yayınlandı. Teyzenin biri, Başbakana olan sevgisini, “kıllı” kelimelerle ifade edince RTÜK ceza kesti yayınlayan kanallara.

Önce Necati Şaşmaz ve Hasan Kaçan sonra aralarında sanatçıların da bulunduğu Taksim Dayanışması temsilcilerini kabul etti Başbakan. Hülya Avşar’la bile görüştü Başbakan. Ama sonra Zehra kızımızın eylemlerde çekilmiş fotoğrafını bulan medyamız babası Kaya Çilingiroğlu’na şikayet etti sayfalarından koca koca başlıklarla, Zehra kızımızı. Zehra’da 90 kuşağı gençlerindendi. Onu anlamayı, dinlemeyi değil jurnallemeyi tercih etmişti boyalı basınımız. Hülya Avşar dik durdu, “Gitmek istedi, izin verdim” dedi. Babası adına yapılan haberlerde kızının kulağını çektiği yazıyordu. Doğru muydu yoksa masa başı haberi miydi bilemiyorduk.

Taksim Dayanışması, “devam” dedi bu arada. Hayatlarını, “Durmak yok. Yola devam” sloganına adamış politikacılarımız pek bir kızdı bu “devam” kararına. Ardı ardına uyarılar geldi. “Tamam artık evlerinize dönün”, “Tadında bırakın” diyenler çıktı.

Öldürülen eylemciler, kafası, gözü patlatılan gençler için tek kelime eleştiri ve özür de yoktu ortada. Analar çıktı alanlara, “yanınızdayız çocuklar” diye haykırdı yaşlı başlı kadınlar. Bir de piyano ve piyanist vardı. Hem de Taksim Meydanı’nda. O aktiivistve piyanosu gözaltına alınmıştı ilk müdahalede. Herhalde dünya demokrasi tarihinde gözaltına alınan ilk piyanoydu. Piyanist serbest ama suç aleti yedieminde rehindi.

Fotoğraf: Yalçın Çakır - Taksim, Gezi Parkı 11 Haziran 2013; 3

Fotoğraf: Yalçın Çakır - Taksim, Gezi Parkı 11 Haziran 2013

11 saat süren çatışma

11 Haziran 2013 Salı günü polis parkı boşaltabilmek için var gücüyle yüklendi. Eylemciler de Tarlabaşı, Şişli, Dolapdere, Dolmabahçe arasındaki çemberde hemen her noktada polisle çatıştı. Taksim'de bir TOMA yakıldı. Çatışmanın şiddeti o kadar yüksekti ki onlarca kişi hastanelere kaldırıldı. Sokak aralarında sıkılan gaz ve gösterilen şiddete insanlar camlarından tencerelere kaşıkla vurarak tepki gösteriyordu. Camlardan içeri bile gaz kapsülleri atıldı.

Dört bir yandan yaralı haberleri geliyor ama park terk edilmiyordu. Neredeyse 11 saat sürdü çatışmalar. Ancak polis parka giremedi. Parkı önü, arkası, sağı, solu kuşatıldı ama Gezi Parkı boşaltılamadı.. Ya da talimat mı böyleydi, bilerek mi girmediler diye de düşündüm gün boyunca.

11 Haziran 2013 günü benim meslek hayatım boyunca kolay kolay unutcağım günlerden değil. 7-8 saat hiç oturmadan ve neredeyse hiç durmadan fotoğraf çektim. O savaş manzarası içinde çok garip karelerle de karşılaştım. Arabalar ateşe verilmiş, polis ortalığı gaza boğmuş. Her yanndan taş, misket, demir parçası yağıyor ama bir çift geçmiş tüm bu kargaşanın içinde hatıra fotoğrafı çekiyor.

Fotoğraf: Yalçın Çakır - Taksim, Gezi Parkı 11 Haziran 2013; 3

Fotoğraf: Yalçın Çakır - Taksim, Gezi Parkı 11 Haziran 2013

Yüzlerce yaralı

Taksim Meydanı o gün görülebilecek ne varsa gördü. Diğer illerden destek gelmişti polise. Onlarca TOMA aynı anda yüzlerce polisle birlikte yükleniyordu. Yerlere düşenler, sürüklenerek gözaltına alınanlar, çığlık çığlığa kaçışan turistler...

Ben tam The Marmara Oteli önündeyim bir an. Gezi Parkı yönünden koşarak gelen eylemciler TOMA'lara taş fıtlatıyor. TOMA'lar da basınçlı suyla püskrütmeye çalşıyor eylemcileri. Eylemcilerin arasında biir adam var, hayli yaşlı. Düşüyor, kalkıyor. TOMA'ya yaklaşıp elindeki plastik bayrak sopasını TOMA'ya vuruyor. Düşüyor, kalkıyor...


Polis bir ara The Marmara Oteli altındaki kafeteryaya yöneliyor. Eylemcilerden bazıları buraya kaçınca polis de gaz bombalarını bu tarafa yöneltiyor. Ben de kendimi o kafeteryanın içiine atıyorum. Ardımızdan da 4, 5 tane birden kapsül düşüyor içeriye. Bir kahve markasının işlettiği, mekan bir anda gazla doluyor. Az önce elindeki bayrak sopasıyla TOMA'ya vuran amca yerde inliyor. Gençler tüm riske rağmen adamı kol ve bacaklarından kavrayıp dışarı çıkartıyor.

Gün böyle geçti. Çok fotoğraf çektim ama ben de bittim...

Fotoğraf: Yalçın Çakır - Taksim, Gezi Parkı 11 Haziran 2013; 3

Fotoğraf: Yalçın Çakır - Taksim, Gezi Parkı 11 Haziran 2013

Paylaşabilirsiniz;