Ben de Cumhuriyet'i çok sevmiştim...
Cumhuriyet Gazetesi'nin eski Genel Yayın Yönetmeni Hasan Cemal'in, "Cumhuriyet'i Çok Sevmiştim!" adlı kitabı yayınlandığında heyecanla kitapcıya koştum. Bu yaşıma kadar hiç korsan kitap almadığım için yine bütcemi zorlayarak çıktım İstiklal'deki kitapcıdan. Hasan Cemal'in Genel Yayın Yönetmenliği altında görev yapmış eski bir Cumhuriyet çalışanı olarak bu kitabın anlamı benim için çok daha başkaydı.
1977 yılında başlayan sevda
1977 yılında başladı bu sevda. Biraz babamın desteği biraz da daha çocuk yaşta çalışarak biriktirdiğim harçlıklarla şimdi servet sayılabilecek bir paraya Asahi Pentax marka aynalı reflex, vidalı objektif kullanılan fotograf makinası aldım. Bir yandan okurken bir yandan da geceleri Tarabya ve Yenikapı'daki eğlence yerlerinde şipşakcılık yaparak yani fotograf çekerek biriktirmiştim o makinanın parasını. Sanırım Eylül ayıydı. Hürriyet Gazetesi'nde gördüğüm bir ilan üzerine soluğu gazetenin Cağaloğlu'ndaki o devasa binasının önünde aldım. İlanda "Gözlemci muhabir" arandığı yazıyordu. Başvuracağım kişiyse Uğur Cebeci'ydi.
Girişinde dev bir kabartma heykel bulunan Hürriyet'in döner kapısından geçerken heyecandan ayaklarım birbirine çarpıyordu. Koca koca gözlükleri arkasındaki Uğur Cebeci beni önce uzun uzun süzdü. Makinamı boynuma asmış ve "ne olur beni kabul et" dercesine ağlamaklı gözlerle, gözlerinin içine bakıyordum Uğur ağabeyin. Bana nerede oturduğumu sordu, "Etiler" yanıtını alınca hala sakladığım üzerinde "gözlemci muhabir" yazan karta fotografım yapıştırıldı. Ben artık Beşiktaş ilçesindeki semt haberlerinden sorumluydum. Tam çıkarken yanına çağırdı ve avucuma 10 kaset siyah beyaz filim doldurdu. Ardından şu sözleri söyledi;
"Bu kart seni havaya sokmasın. Daha çok gençsin. İnanırsan başarır iyi bir gazeteci olursun..."
1 sene sürdü Hürriyet maceram. Nerede kanal patlamışsa, nerede sokak lambası yanmıyorsa fotografını çekip, acemice bir heyecanla kağıda karaladığım notlarla koştum o yokuşdan yukarıya. Babamın işi gereği Etiler Ulus yolundaki Kültür Sitesi'nde lojmanda oturuyorduk. Yoksulluk ve sıkıntıyla geçen çocukluk yıllarımdan delikanlılığa adım atarken yazılı basının pek çok önemli isminin de arasında büyümüştüm. Oturduğumuz sitenin bir diğer adı Gazeteciler Sitesi'ydi. İlhan Selçuk, Soner Girgin, Yalçın Bayer, Yalçın Kamacıoğlu, Yalçın Pekşen, Özer Oral, Seracettin Zıddıoğlu ve daha pek çok gazeteci-yazar bu sitede oturuyordu.
Birgün babam yanına çağırdı. Bu cağırış benim aktif polis muhabirliğine gerçek anlamda adım attığım ilk gün oldu. Milliyet Gazetesi'nin yıllanmış bir gece istihbarat müdürü vardı. Seracettin Zıddıoğlu. Babamın yanında oturan Seracettin ağabey,"Hadi bakalım Yalçın efendi. Bu kadar haytalık yeter. Benimle gazeteye geliyorsun" dedi. Önce anlamadım. Ama birlikte yola çıktığımızda en büyük hayalime doğru adım adım ilerlediğimin de farkındaydım. Yol boyunca bunalttım Seracettin ağabeyi.
"Haber nasıl bulunuyor?", "Polisle ortak mı çalışıyorsunuz?", "Cinayetlere de gidecek miyim?"
Seracettin ağabey, "dinleyeceksin, izleyeceksin ve öğreneceksin" dedi. Ardından sert bir şekilde uyardı beni;
"Ben sormadan konuşma... Ne diyorsam onu yap."
Ve Bab-ı Ali'deki ikinci durağım olan Milliyet Gazetesi'nden içeri bir baba oğul gibi girdik Seracettin Ağabeyle. Elimden tutmuş beni içeriye öyle sokmuştu. Satılınca çok üzüldüğüm o binada tamı tamına 5 yılım geçti. Tunca Bengin, Savaş Ay, Coşkun Aral, Yunus Şen, Namık Koçak, Ömer Avam, Hasan Çakkalkurt, Doğan Heper, Eren Güvener, Yalçın Çınar, Ali Bostancıoğlu,Fikret Ay, Pınar Türenç, Garbis Özatay, Hakkı Yalçın, Aydın Candabak, Zeynep Oral, Tarhan Erdem, Mücahit Biber ve buraya sığdıramayacağım kadar çok pek çok meslek erbabıyla çalışma şansını yakaladım. Bu gazetede yaşam boyu unutamayacağım anılarım var. Aydın Doğan beyle o çok ilginç tanışmamız dahil tüm tatlı ve acı anıları; "Yokuş" bölümünde sizlerle paylaşacağım.
Milliyet Gazetesi'nden kopuşum kadroya alınmamak yüzünden oldu. Magazin haberciliğin erbabı Kenan Erçetingöz'ün araya girmesiyle Yeni Asır Gazetesi'ne geçtim.O tarihlerde Dinç Bilgin bey atağa kalkmış ve Mecidiyeköy'de Sabah Gazetesi için bir bina inşaa ettiriyordu. Ancak bu binada Yeni Asır için çalışacaktım. İşin başında Nevzat Er bey vardı. O tarihe kadar bir arada görmediğim bir avansı kendi elleriyle verdi bana. 5 aydan daha fazla süreyle Kenan'la birlilkte o binada yatıp kalktık. Kenan aileden tecrübeliydi. Ağabeyi Esat Erçetingöz'den çok şey öğrenmişdi. Ancak Milliyet Gazetesi'nden rahmetli Erhan Akyıldızgeri çağırınca Nevzat ağabeye çıkıp durumu anlattım. "Allah yolunu açık etsin" dedi. Maaşımın kalanını da ödettirdi. Hala daha, "acaba kalsaydım kariyerim farklı olurmuydu?" sorusunu kendime sorarım.
Ve birgün benim için "efsane" olan Cumhuriyet Gazetesi'nin enerjisi bitmek tükenmek bilmeyen haber müdürü Yalçın Bayer'le karşılaşmam kaderimin de kökünden değişmesine neden oldu. Yalçın Bayer oturduğumuz sitede beni yakalamış ve sorularıyla sıkıştırmıştı. "Yarın gazeteye gel" sözleri ağzından çıktığında sevinçten ağlayacaktım. Heyecanla babama koştum. Haberi verirken gözlerinden anladım ki Yalçın ağabeyle o konuşmuş ve Cumhuriyet Gazetesi'ne alınmam için ricacı olmuştu. Bu babamın bana hayattaki 4. en büyük yardımıydı.
Cumhuriyet Gazetesi'nde gece polis muhabirliğiyle başlayan meslek yaşamım İstihbarat Müdürlüğü'ne kadar yükseldi. Bu arada "Haber Araştırma Dalı"nda bir de "Yılın Gazetecisi Ödülü"nü kariyerime eklemiştim. Kimlerle birlikte çalışma fırsatım olmadı ki? Aşağıda isimlerini saygıyla andığım meslek büyüklerim ya da meslekdaşlarımın tamamıyla çalışma imkanı bulduğum için gurur duyuyorum;
İlhan Selçuk, şehidimiz Uğur Mumcu, Oktay Akbal, Ali Sirmen, Hikmet Çetinkaya, Orhan Erinç, rahmetli Ergun Balcı, rahmetliOktay Kurtböke, Hasan Cemal, rahmetli Aydın Emeç, rahmetli Mustafa Ekmekçi, rahmetli Edip Sakarya, rahmetli Hakkı Erdem, rahmetli Betül Uncular, rahmetli İzzet Rıza Yalın, Okay Gönensin, Yalçın Bayer, Reha Öz, Işık Kansu, Rıza Ezer, Yalçın Doğan, Mehmet Yaşin, Şükran Soner, Füsun Özbilgen, Deniz Som, Fatih Güllapoğlu, Leyla Tavşanoğlu, Ufuk Güldemir, Mehmet Ataberk, Adnan Akgünel, Celal Başlangıç, İbrahim Yıldız, Mehmet Sucu, Abdülkadir Yücelman, Umur Talu, Aydın Engin, Müjdat Gezen, Enis Berberoğlu, Necdet Doğan, Halil Özer, Gürcan Bilgiç, Vedat Yenerer, Tarık Ersoy, Şenay Kalkan, Cengiz Turan, Yurdagül Erkoca, Anna Turay, Lale Filoğlu, Deniz İncediken, Erhan Çayhan, Mine G. Kırıkkanat, Meral Tamer, Osman Ulagay, Şahin Alpay, Dinç Tayanç, Atilla Dorsay, Tuncay Özkan, Hüseyin Avuç, Mert Ali Başarır, İdris Akyüz, Mehmet Tezkan, Nihat Bük, Mustafa Sağlamer, Fikret Eser, Ceyda Tufan, Kerem Ilgaz, Sanlı Ergin, Asena Özkan, Tayfun Gönüllü, Doğan Akın, Gülçin Çaylıgil, Turhan Gürkan, Uygar Gürkan, Fikret Dağlıoğlu, Oral Çalışlar, Bülent Ön, Ayşenur Arslan, Cevher Kantarcı, Celal Uster, Nurgün Erdinç, Şahin Alpay, Altuğ İstanbulluoğlu, İdris Adil, Gülderen Koşar, Kemal Gökhan Gürses, Necdet Şen, Nazan Tacer, Erbil Tuşalp, Kemal Küçük, Halim Bahadır, Mehmet Saraç, Uygar Eremektar, Gürsel Göncü, Aslı Aydıntaşbaş, Esin Sungur, Semih İdiz, Zafer Aknar, Emine Algan, Fikret İlkiz, Evren Değer, Semih İdiz, Halil Nebiler, Mehmet Güç, Deniz Teztel, Muharrem Aydın, Mürşit Balabanlılar, Hakan Aygün, Şenol Konukçu, Turan Yılmaz, Hasan Uysal, Sina Koloğlu, Koray Düzgören, Erdoğan Köseoğlu, Ümit Aslanbay, Yasemin Çongar, Ali Tevfik Berber, Süleyman Sarılar, İpek Çalışlar, Ülker Pınarbaşı, Remzi Gökdağ, Esat Pala, Yusuf Özkan, Fuat Kozluklu, Suat Kozluklu, Behzat Şahin, Hürriyet Uymaz, Güner Sungurtekin, Pertev Atasay, Nihat Halıcı, Ahmet Şık, Reşit Aşçıoğlu, Handan Şenköken, Mehmet Aycan, Ender Erkek, Asiye Uysal, Kadir Can, Ragıp Duran, Erdal Güven, Faruk Bildirici, Edip Emil Öymen, Yurdakul Fincancı, Haluk Şahin, Nazlı Eray, Nuran Fıratlı, Barış Kudar, Gündüz İmşir, Bülent Kızanlık, Işık Yurtçu, Abdurrahman Yıldırım, Ruhsan Sekmen Tezkan, Stelyo Berberakis, Kadri Gürsel, Nilgün Uysal, Nazım Güvenç, Semra Somersan, Kürşat Akyol, İsmail Gülgeç, Ahu Antmen, Ülker Göktürk, Mehmet Akif, Bülent Ecevit, rahmetli Mehmet Gültekin, Cengiz Çandar, Zafer Arapkirli, Şebnem Atiyas, Tanju Akerson, Ali Acar, Refik Durbaş,
10 seneden fazla mesai yaptığım Cumhuriyet Gazetesi anılarım anlatmakla bitecek, yazmakla sayfalara sığacak gibi değil. O kadar çok ki... Bunları acı-tatlı yönleriyle "Yokuş" bölümünde detaylı şekilde ele alacağım, aktaracağım. Okurlar bir de "Biz alt kattakiler"in gözüyle Cumhuriyet Gazetesi'ni tanıyacaklar. Mutfağına girip, sayfaların arka yüzüne bizim bakışımızla ilk kez tanıklık edecekler. Cumhuriyet Gazetesi hayatım, benim o yıllarda hemen dolduruşa gelen, maceracı, kırılgan ve koltuklardan çabuk sıkılan ruh halimle bitti, bitirildi.
Bir dönem İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı yapan Nurettin Sözen'in basın danışmanlığı görevine getirildim. Bu sayede bürokrasiyi tanıdım. Ancak sevgili büyüğüm Nurettin Sözen'den, "doğruluk ve dürüstlük" adına çok şey öğrensem de yapamadım, beceremedim, sevemedim büyükşehir belediyesindeki basın danışmanlığı işini. Serde gençlik ve yaşam acemiliği de olunca hocama veda edip bildiğim yolda yürümeye başladım.
Gazeteci Metin Dalman'la tanışmam yaşantımda pek çok şeyin de dönüm noktası oldu. Bu dönemde yurt dışında yabancı televizyon ve haber ajanslarına belgeseller hazırladım. Televizyonculuğun alt yapısını burada öğrenip yazılı basından, görsel medyaya geçişin acemiliğini de Türk Alman Basın Ajansı'nda attım diyebilirim. Ve Dalman biraderlerin haber prodüksiyon işinden vazgeçip uluslararası prodüksiyon işine soyunmalarıyla "dostluklar baki" deyip yollarımızı ayırdık.
Acı tatlı pek çok anıyı, yazılı basınla birlikte geride bırakarak 1992 yılında Türkiye'nin 2. özel televiyon kanalı olan Flash TV'ye geçtim. Değerli büyüğüm Muzaffer Baca aracılığıyla Flash TV'de İstanbul Haber Müdürü olarak başlayan koşturmaca, program sunmama kadar çok çeşitli görevlerle devam etti. Flash Ekip, Karşı Karşıya, Avukatınız Olalım, Düzlem Ayna, Evlat Acısı, Evlat Hasreti, Umut, Yıldızlar Gemisi, Buna da Şükür ve Acı Umut programlarını hazırlayıp sundum. Pes Doğrusu, Yüksek Tansiyon, Kurtar Beni, Seçime Doğru programlarını hazırladım. Düşünce Kampı programında 2 bölüm sunuculuk ve editörlük görevlerini üstlendim. Haber merkezinde müdürlük, koordinatörlük, muhabirlik, editörlük görevlerinde bulundum.
Uzun oldu değil mi? Aslında değil... Atlaya atlaya ancak bu kadar özetleyebildim 29 yıllık koca bir ömrü... Yanlışıyla, doğrusuyla 29 yıllık bir aşkı, bir özlemi, bir kara sevdayı...
Yani ana yaşım 45 'e, meslek yaşım 30'a merdiven dayadı. Çocuk yaşta girdim bu yola hala da koşmaya devam ediyorum. Yazının girişinde de dediğim gibi;
"Bu soluk bu yokuşu da aşar..."
Soluğu, karşılarına çıkan ya da çıkartılan tüm yokuşları aşmaya yetecek gücü kendinde bulan arkadaşlara selamlarımla...
Ve genç meslektaşlarıma bir öğütle bitiriyorum özgeçmişimi;
"Gazetecilik, bir gecede kariyerinizin en başına dönmek zorunda kalacağınız ya da bırakılacağınız ender meslek kollarından biridir. Yüksünmeyin, gücenmeyin. Namusunuzla, onurunuzla kaleminizi, mikrofonunuzu satmadan, birilerinin yalakası olmadan çalışın... Ne demiş Samuel Beckett;
"Denedin, yenildin. Yine dene yine yenil. Daha iyi yenil... "
Aralık. 21, 2005
Web Siteleri
Tweet