Ölüm nöbeti...

Şafağı bekle, emperyalist güçler yalanlarıyla insanları bombalarken haber yap. 'Yine kan, yine gözyaşı, yine ölüm' diye yaz... Ölüm nöbeti....

Kıpkırmızı olmuştu ortalık. Bir binanın zemin katından alevlerin arasından kan ve insan fışkırıyordu. Kucağında bebeğiyle bir kadın koşuyordu ağlayarak. Bir baba Kelime-i Şahadet getirerek bağırıyordu molozların altında paramparça olmuş evladına bakarken.

İsrail, Gazze'yi bombalamıştı. Yüzlerce kişi öldü. Binlerce kişi yaralandı. Geçen yüzyıl değil, daha dün...

Analar ağlıyordu.

Babalar ağlıyordu.

Filistin ağlıyordu.

Dünya liderlerinden kınamalar, uyarılar, taziyeler geldi ardı ardına. B.M., "Yapma evladım. Uslu dur" dedi. İran, "Sen görürsün" diye tehdit etti. Bahar havasının çarptığı Arap ülkeleri şaşkın şaşkın baktı olanlara. Petrol kuyularının üstüne çöreklenmiş Müslüman krallar 3 maymunu oynadı bu katliam karşısında.

Mısır'ın devrik Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi'nin de hüngür hüngür ağladığı söylendi öldürülen müslüman kardeşleri için. O sıralar Ortadoğu ve Arap dünyasının liderliğine oynadığını sanan Mursi'cik acısını içine gömüp gözyaşlarını silmiş ve şimdilerde kendisine kıçını dönen ABD'nin Dışişleri Bakanı Hillary Clinton'la yanyana pozlar vermişti, Tahrir Meydanı'nda.

En net ve sert tepkiyi Türkiye gösterdi. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ince ayar çekti İsrail'in babasından tescilli katiline; "Van minut..." Emperyalist güçlerin himayesinde şımardıkça şımaran İsrail, "Benim adım mülayim" bile diyemedi korkusundan...

T.C. Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, en insani duygularla hüngür hüngür ağladı Gazze'nin sokaklarında. Bir yandan askeri ve ticari anlaşmalar sürerken diğer yandan siyasi ilişkiler askıya alındı Ortadoğunun bu eli kanlı katiliyle!..

Sonra ne oldu? Unutuldu gitti o manzaralar. Bir biz unutmadık; Ölüm Nöbeti tutanlar...

Bir sabah hemi de sabah ezanı okunurken bilimkurgu film gibi izledik ABD'nin çöl tilkilerinin Bağdat'a bombalar yağdırarak ilerleyişini. Aradılar, taradılar kimyasal silah ve nükleer başlık bulamadılar ama senelerce kullandıkları Saddam'ı bir çukurda kullanılıp atılımış medil gibi buluverdiler. İşi bitmişti artık, "shift+delete" tuşuna bastılar gitti.

Rahatladı tüm dünya. Bir diktatörden kurtulmuştu insanlık. "Kardeş kaç kişi öldürdünüz Irak'da" diye soranları, "Hain" ilan ettiler. Yandaşları da candaşları da susuverdi kitle imha silahları yerine zavallı, saç sakal bir diktatörle karşılaşınca. Geldikleri gibi de gidemediler. Giderken arkalarında on binlerce ölü, yaralı, sakat ve onlarca Guantanamo psikopatı bıraktılar.

Kurtardıkları kızılderili kızına tecavüz eden Amerikan kovboyları gibi ırzına geçtiler muhaliflerin, halkların, demokrasilerin, rejimlerin, liderlerin; Vietnam'dan, Mısır'a kadar... Onlar, empatiyle sempati kurup kalp kazanırken bizimkiler medya organları, vakıflar ve tinktank kuruluşları üzerinden nemalanıp uluslararası komplolara ve katliamlara kılıflar aradılar.

Mısır'da kan kustu ABD eğitimli komutan Sisi. Irak'da, Suriye'de, Lübnan'da kirli ellerin kurduğu saatli bombalar patladı ardı ardına. İnsanlar öldürüldü yüzlerce, binlerce. Sustular, görmezden geldiler, tatillerine devam ettiler. Taa ki, Suriye'de kitle imha silahları kullanıldığı iddiası ortaya atılana kadar.

"Esad" mı, "Esed" mi kavgası yapılırken bir ülkenin daha demokrasisine ayar çekme zamanı gelmişti. Bir kez daha deneyeceklerdi, ortadoğuya format atmayı. Yemezse bir kez daha, "Shift+Delete..."

Irak... "Kitle imha silahı var" diyerek girdiler, Saddam'ı astılar.

Libya... "Kitle imha silahı var" diyerek girdiler, Kaddafi'yi öldürdüler.

Suriye... "Kitle imha silahı var" diyerek girecekler, Esad'ın peşine düşecekler.

Sırada kim var?

"Vur çık" yapacaklarmış, Türk medyasına göre... Vurup çıkarken insan öldürmeyen bombalar kullanacaklar herhalde.

"Perşembe sabahı operasyon başlarmış", uluslararası uzmanlara göre... Günlerden Çarşamba. Yani?..

Şafağı bekle, emperyalist güçler yalanlarıyla insanları bombalarken haber yap. 'Yine kan, yine gözyaşı, yine ölüm' diye yaz...

Bunun adı; Ölüm nöbeti....

Şubat. 22, 2012

Web Siteleri