Bana bunu izah edemezsiniz!..
Silvan'da BDP'nin düzenlediği mitingin ardından polisin müdahalesi sonucu başına aldığı gaz bombası kapsülü ile ağır yaralanan 10 yaşındaki M. E.’nin kafatasının yarıldığı ve beyninde ciddi hasar olduğu belirtildi. Durumu ağır olan M.E., Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’nde beyin cerrahı bulunmadığı gerekçesiyle başka hastaneye sevk edildi. (Oda TV - DİHA)
. Hangi kalkınmışlık?
. Hangi uygarlık?
. Hangi medeniyet?
. Hangi insanlık?
. Hangi vicdan?
Siz bunları büyüklere masallar saatinde; otobüslerle taşınmış, kendini çarşafa dolamış, kılınıza kurban milyonlara anlatın. Bana bu vahşeti, bu katliamı, bu şiddeti izah edemez, anlatamazsınız.
. Binlerce kilometre duble yol yapsanız ne işe yarar; çocuklar üzerinde gidemedikten sonra?
. Bin değil on bin tane tıp fakültesi açsanız ne işe yarar, çocuklar yaşatılamadıktan sonra?
. On binlerce park yapsanız neye yarar, Berkin’ler, Burak’lar, Mehmet’ler oynayamadıktan sonra?
. Köprü üstüne köprü kursanız ne işe yarar, üzerlerinden cenaze arabaları geçtikten sonra?
Benim gördüğüm sadece ve sadece 2 gerçek var bu fotoğrafta…
. 10 yaşında çocuk kafasından vuruluyor.
. Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’nde beyin cerrahı bulunamıyor.
Yapmayın ne olur… Hangi kalkınmışlık? Hangi uygarlık? Hangi medeniyet? Dünyanın en gelişmiş medeniyeti olsak kaç yazar, çocuklar sokaklarda öldürüldükten sonra? Dünyanın en büyük ekonomisi olsak neye yarar, çocuklara doktor bulunamadıktan sonra? Neye yarar, IMF’ye artık bizim borç veriyor olmamız, analar babalar ağlarken? Hangi demokrasi Allah’ını severseniz? Sokaklarda ardı ardına çocuklar, gençler vurulurken, öldürülürken, yerlerde sürüklenirken hangi demokrasiden söz ediyorsunuz?
Şimdi çıkıp ne diyeceksiniz? 10 yaşındaki Mehmet’in yüzünde maske, elinde sapan da yoktu. Velev ki vardı? Velev ki yüzü maskeli, eli sapanlıydı. Velev ki oynayacağı o çok sevdiği misketi fırlatıyordu polise. Velev ki sloganlar atıyordu Türkçe, Kürtçe, Lazca, Arapça, Çerkezce... Ne fark eder?
. Çocuktu o be, çocuk…
Berkin için, “yüzü maskeliymiş. Polis nereden bilsin” dediniz. Terörist ilan ettiniz bebeyi. Yetmedi anasını yuhalattınız miting meydanında. Yetmedi, birine rahmet dilediniz diğerinden Allah’ın rahmetini esirgediniz. Ne demek yani? Ne demek yüzü maskeliymiş, eli sapanlıymış? Yaşı küçük de olsa, büyük de olsa. Ne demek?
. Maskesi olanı vurmak hak mıdır?
. Elinde sapan olanı vurmak caiz midir?
O zaman nerede demokrasi? Nerede hukuk? Anayasa, yasalar, yargı? Nerede toplumun güvenini sağlamak yerine rastgele, her yöne, yaşa, başa bakmadan gaz sıkan, plastik mermi yağdıran polisin toplumda huzur ve güvenin garantisi olduğu sloganı?
. Berkin 14, Mehmet 10 yaşında 2 çocuktu.
Sayın Başbakan, lütfen… Biliyorum ki evlatlarınızı gözünüzden sakınırsınız. Biliyorum ki evlatlarınıza çok düşkünsünüz. Biliyorum ki, evlatlarınız için her şeyi ama her şeyi yaparsınız… Lütfen, ne olur. Yapmayın. Çocukları siyasete alet etmeyin. Çocuk ölümlerine ne olursa olsun sahip çıkmayın. Meşru kılmayın, savunmayın. Katillerin bulunup, adalete teslim edilmesi sizin ama sadece sizin en büyük sorumluluğunuzdur. Ve de son olarak diyeceğim odur ki, içim acıyor. Gerçekten ama gerçekten yüreğim yanıyor;
Çocuklar öldürülmesin, şeker de yiyebilsinler…
****
KADİR TOPBAŞ’IN TÜNEL PROJESİ İNTİHAL Mİ?
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı ve AKP İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı Kadir Topbaş, geçen hafta en büyük ve de sır projesini 25 Mart günü açıklayacağını söylemişti. Ve de 25 Mart günü açıkladı;
“Unkapanı Köprüsü kaldırılarak yerine tüp tünel yapılacak.”
Aklıma, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın sık sık tepki gösterdiği o sahne geldi. CHP İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı Mustafa Sarıgül tarihi yarımada siluetinin önünde ve de köprü üzerinde açıklama yapıyor;
“Bir kaç yüz milyon lira daha harcayıp, köprüyü tünelle Haliç’in altından geçirebilirlerdi…”
Bu açıklamadan günler sonra Kadir Topbaş, Haliç’in altına tüp tünel deyince, üstelik bunu, “sürpriz proje” diye açıklayınca esinlenmek mi, intihal mi diye kendi kendime sormadan edemedim.
Ya da Sarıgül’le pişti mi oldular? Ne dersiniz?
***
TATAVA YAPMA, BAS GEÇ…
Önce duyunca anlamadım. Ne demek, “tatava yapma, bas geç?” Sonra öğrendim ki, sosyal medyada oluşan bir çağrı. Yani hangi kentte hangi parti güçlüyse oyunu ona ver çağrısı… Yani, oylar bölünmesin, AKP güçlenmesin çağrısı… Özetle sloganları da şu;
Tatava yapma bas geç kardeşim. Sen basıp geçmezsen, sana basıp geçecekler. Bu nedenle;
Tatava yapma, bas geç…
İlginç, çok ilginç bir yaklaşım ve de slogan. Bakalım, solda birleşme bu şekilde sağlanabilecek mi? Bakalım, aynı değerlere inanan, aynı özü paylaşan ülkücüler bu söyleme aldırış edecek mi? Bekleyip göreceğiz. “Tatava yapma” diyenler mi kazanacak? Tencere, tava çalanlara, “Tantana yapma” diyenler mi?
Göreceğiz, 3 gün kaldı…
****
KASET İCAT OLDU, MERTLİK BOZULDU…
Başbakan Tayyip Erdoğan, eski İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin’in de şantaj kaseti olduğunu iddia etti. Erdoğan isim vermeden İdris Naim Şahin’i işaret ederek, “bu seçimde buradan büyükşehir belediye başkan adayı olmayınca, olamayınca biliyorsunuz istifa edip ayrıldı. Niye biliyor musunuz? Onun da şantaj kasetleri var. Onu da açıklayacaklar diye korkarak gitti, biliyorum” dedi.
Midem bulanıyor. Özel hayatların dinlenmesi, kaydedilmesi, yayınlanması, deşifre edilmesi kadar iğrenç, aşağılık bir durum olamaz. İnanın içim daralıyor bunları duydukça. Ancak bir o kadar midemi bulandıran başka bir konu da, bu konudan en çok çekenlerin yine kasetlerle siyaset yapması.
Kasetlere, kasetçilere, dinlemelere, sızdırmalara bu kadar saydıran Başbakan eski genel sekreter yardımcısını, milletvekilini, bakanını kasetle vuruyor…
“Onun da şantaj kasetleri var. Onu da açıklayacaklar diye korkarak gitti, biliyorum”
İşte bu nedenle Salı günü yazımda, “Korkma, korktukça sıra sana gelecek” diye yazdım… Bir okurumda bana saydırmış;
“Korkunun ecele faydası yok, Yalçın bey…”
Olmaz olsun böyle siyaset de, rekabet de, mücadele de… Yemin ediyorum, midem bulanıyor. Ne demeli;
. Kaset icat oldu, mertlik bozuldu…
Mart. 27, 2014
Karşı Gazete
Tweet