Korkaklar daha ağır bedel öder

Arkadaş kafam iyice karıştı ki sormayın. Herkesin dilinde aynı konu, aynı soru. Kimi söylenti, kimi şakırtı, kimi abartı. Belki de gerçek, bilemiyorum. Kimi yasadışı dinlemelerle yapılan muhalefetin ahlaka aykırı olduğunu söylüyor, kimi ateş olmayan yerden duman çıkmaz diyerek iktidara yükleniyor. Ancak herkes aynı soruyu soruyor birbirine;

“Ne olacak 25 Mart günü? Ne patlayacak?”

Telefonlar kalça altında kaba etin en derin yerine sokuşturulup, dudaklar kulağa dayanıp bir de görüntülü kayda karşı elle markaj yapılıp, fısır fısır muhabbet sürüyor her köşede. Senaryoların, hikâyelerin, yazmaların, aktarmaların türlüsü kulaktan kulağa dolaşıyor…

. Kızım bomba, bomba… Patlasın bak görürsün, gidecek yer ararlar…
. Rahmetliyle ilgiliymiş. Fetva, metva diyorlar…
. Ya oğlum o pilotlar bile ölmüş Suriye’de, hiç iz kalmamış...
. Vay beee… İmralı’dakiyle neler dönmüş? Kim, kiminle yan yana gelmiş de haberimiz yokmuş…
. Yok be kardeş sallama. Aslında yurtdışındaki hesaplar açıklanacakmış.
. Aile içi konularmış diyorlar. Öğrenince çok kızmış, git orada kal demiş…

Kime yaklaşsanız ayrı bir senaryo. Kime kulak kabartsanız farklı bir hikâye. Varsa yoksa 25 Mart günü ne olacak? Yer yerinden mi oynayacak, dağ fare mi doğuracak. Gerçek mi, yalan mı? Her kafadan farklı bir ses çıkıyor. Herkes farklı bir hikâye anlatıyor, inanıyor, inandırmaya çalışıyor, yalanlıyor. Ya, “yok, imkansız. Olmaz, olamaz. Bu kadar da değildir” diyor bazıları. Ya da, “sandıkta yiyemediler, kasetle götürmek istiyorlar” diye yorum ekliyor kızgınlığına kimileri.

İşin ilginci kimileri patlasın istiyor, yasal ya da yasadışı kayıtlar. Patlasın da kurtulalım bunlardan. Kimileri ahlaksızlık olarak görüyor bu yoldan başarıyı. Bazıları da, “acaba biz de var mıyızdır” korkusuyla, “no comment” takılıyor. Ben de diyorum ki bunların ve de onların hepsine;

“Korkma, korktukça sıra sana gelecek…”

Bugün 25 Mart 2014. “Bekleyeceğiz, göreceğiz. Bakalım neler olacak” diyeceğim ama hazır cevap gençler durur mu?

. Öyle diyorsun da twitter kapalı. Youtube’u da kapatır bunlar.
. Kimse yazamaz, yayınlayamaz, duyuramaz ki.
. İnterneti de keserler. Savaş da çıkarırlar… Yeter ki açıklanmasın gerçekler…
. Yalan kardeşim hepsi. Montaj. Uydurma. Vatan hainlerinin icadı… İnanma…
. Abi sen biliyorsundur. Gelmiştir kulağına… Korkma… Arkandayız, açıkla…

Nereden bileyim be kardeşim. Gaz verme, sakin ol. Ne açıklanacak? Ne yayınlanacak? Arama motoru muyum ben? Gazeteciyim, hepsi bu. Ama tecrübemle söyleyeyim ki; doğruysa anlatılan senaryolardan en az biri bile, gerçekse dedikodulardan en az buçuğu bile; eninde sonunda çıkar ortaya. Ve de çıkacaktır. Ve de eğer gerçekse bunlar, mezarlarında ters dönerler de huzura çıkamazlar biliyorum…

Böyle deyince uyarıyor bir ağır abi;

. Oğlum çok konuşma seçimden sonra buldozer olur geçer üstünden bunlar…
En çarpıcı yorum da bu;

. Oğlum çok konuşma seçimden sonra buldozer olur geçer üstünden bunlar…

Ben bildiğimi söyleyeyim; 5 gün sonra sandığa gidilecek. Ve ne olacaksa olacak… Yanıtı halk verecek…

Ve de rahmetli babamın sözüyle bitireyim bu bölümü;

“Korkaklar daha ağır bedel öder…”        

***

Seçimden önceki son Pazar…

23 Mart 2014 Pazar… Yani seçimden önceki son Pazar. Yenikapı’da AKP, Zeytinburnu’nda BDP, Avcılar’da CHP gövde gösterisinde… Biz de her 3 alanı kontrol etmek, haber yapmak sevdasıyla yollardayız.

E-5’den ilerlerken yolda ardı ardına dizilmiş İETT otobüsleri. İçi tıklım tıklım, tıka basa insan dolu. Üzerleri, önleri, yanları, camları AKP bayrakları ile donatılmış. İETT otobüsü yani kamuya ait toplu taşıma araçları ilerliyor marşlar, sloganlar eşliğinde.

Hani YSK’nın seçim yasakları var ya o geldi aklıma görünce. Seçim yasakları başladı ya… Kamu araçları kullanılamaz diye biliyordum ben. “Bu ne abi” derken tecrübeli bir politikacı uyardı beni;

“Kiralamışlardır. İETT’de fatura kesmiştir…”

İyi de bunlar kamuya ait araç değil mi? Bu otobüslerin alımı, bakımı, yakıtı, gideri, personel parası benim vergilerimle ödenmiyor mu diyecek oldum. Baktım soldan soldan CHP seçim otobüsleri ilerliyor. Hoparlörlerinden de anonslar yükseliyor.

“30 Marttan sonra halkın otobüsleri halka tahsis edilecek…”

O sırada CHP İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı Mustafa Sarıgül’ün sesi yükseldi;

“İyi yolculuklar duraklarda bekleyen sevgili yurttaşlar…”

Döndüm durağa baktım. Hınca hınç dolu. Aynen AKP bayrakları asılmış onlarca otobüs gibi tıklım tıklım. Birileri Yenikapı’ya AKP mitingine gidiyor, birileri de durakta evlerine gitmek için otobüs bekliyor…

***

Seviye meselesi…

AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Süleyman Soylu'dan CHP'nin Genel Başkan Yardımcısı Umut Oran'a ağır suçlama. Vatan Gazetesi internet sitesindeki habere göre, Sayın Soylu demiş ki;

"Baykal'a kaset tuzağı kuruldu. Buradan söylüyorum; Baykal'a kaset tuzağı kuranlardan bir tanesi de CHP'nin Genel Başkan Yardımcısı Umut Oran'dır. Yakında ortaya çıkacak. Kendi arkadaşları kurdular tuzağı. Kaset tuzağı kuranlardan bir tanesi de Umut Oran'dır. "

Bu iddiaya Sayın Oran yanıt verir. Benim takıldığım Süleyman Soylu’nun şu beyanı;

“Umut Oran demiş ki (30 Mart'ta bu ülkenin Başbakanı kaçacak). Bu ülkenin Başbakanı kaçmaz da 30 Mart'ta Umut Oran da Kemal Kılıçdaroğlu da altına kaçıracak.”

Altına kaçırmak! Haberde yanlış yazmamışlarsa Süleyman Soylu, “Altına kaçıracaklar” demiş… Yani, işemek…

Seviye meselesi.

Sayın Soylu, hala soruma yanıt vermediniz, gidiyor musunuz hala merhum Menderes’in mezarına ve size sorunca, “Süleyman nedir vaziyet?" diye ne yapıyorsunuz?

Kaçı(rı)yor musunuz?...

Mart. 25, 2014

Karşı Gazete

NETWORK

Bumerang - Yazarkafe

Flickr