Yalçın Çakır estetik ameliyat olmuş
Fatmagül’ün onuru için açtığı mahkeme, delillerin toplanması için şimdi de 13 Haziran 2012 tarihine ertelendi. (Dizi de o aralar final yapacak demek ki..)
Geçtiğimiz haftaki bu gelişmeden sonra dün de Yaşarangiller, basın toplantısı ile Fatmagül’e karşı saldırıya geçtiler.
Gönlüm her ne kadar Fatmagül ve Kerim’in mutluluğundan yana olsa da, dizideki her Yaşaran’lar sahnesi beni acayip keyiflendiriyor. Musa Uzunlar başta olmak üzere, tüm aile bireyleri anti karakterleri öyle güzel canlandırıyorlar ki, hepsinden tek tek nefret etmeme rağmen, onlarsız bir bölüm dahi geçsin istemiyorum.
Perihan rolünde eserin sahibi Vedat Türkali’nin kızı, büyük aktris Deniz Türkali ise bir şölen yaşatıyor. Onun baştan itibaren yaşadığı iç hesaplaşma ve dönüşü, bu kadar iyi yansıtabilen başka kim yapardı bilemiyorum.
Mustafa rolündeki Fırat Çelik sanki ikinci sezonda daha bir alıştı ekrana. Maalesef, dudakları ile ifade konusunda eksik hala, ki o da Türkçesinin yetersizliğinden sanırım. Bir donukluk var, gözlerinde de. Başta Fırat Çelik’i ben de Matthew McMonaughey’e çok benzetiyordum, ama bu aralar daha çok Michael Fassbender’i andırmaya başladı. Ancak, çok açılması lazım.
Beren Saat’e ve Engin Akyürek’e ise hiç sözüm yok. Genç yaşlarına rağmen çok temiz oyunculuklarla iş yapıyorlar. Ne eksik, ne fazla. Ne öne çıkma gayreti var, ne geride kalma. Daha da güzeli, özel hayatlarında da aynı duruşu sergileyebiliyorlar, ki bu da büyük bir olgunluk ve profesyonellik anlayışını gösteriyor.
Gerçeğin Peşinde
Flash TV’nin programları malumunuz gayet enteresanlar. Bana da çok eğlence oluyor.
Yalçın Çakır’ın hazırlayıp sunduğu ve “Ekmek almaya gidip de dönmeyen kız nerede?..Birazdan..” gibilerinden altyazılarla kayıpların izini arayan program ‘Gerçeğin Peşinde” de bunlardan biri. Programın RTÜK tarafından belirlenen akıllı işaret kategorisi ‘Genel İzleyici’, yani çoluk çocuk her yaşa uygun bulunmuş.
Ben uzun zamandır seyredemiyordum, kaçırmışım. Meğerse Yalçın Çakır bu arada estetik bir ameliyat geçirmiş. Dün bir televizyonu açtım ki, Yalçın Çakır’ın her zaman aşağıya doğru kavis gösteren göz ve kaşları yukarı doğru dönmüş. Yalçın Çakır bambaşka biri olmuş. Galiba gözaltı torbalarını da aldırmış. Alın da gerilmiş gibi geldi, botoks mu yaptırmış nedir?
Her neyse, o üzgün ifadeli Yalçın Çakır gitmiş, yerine keskin bakışlı, kartal gibi bir adam gelmiş. Kız kaçırmaya kalkanları şimdiden uyarmayı istedim. Ayaklarını denk alsınlar.
Sihirli Annem
Asabım ciddi derecede bozulana kadar izledim ve yine de bir tek şey anlamadım.
Bu diziden çocuklar gerçekten bir konu anlıyorlar mı? Peri Nine’den sadece ben mi korkuyorum? Al işte çocuk dizisi, ‘Genel İzleyici’ için. Ama bence 7+ olmalı.
İzlediğim bir bölümde örneğin, Peri Nine’nin asasını kaptırmaması gerekiyor. Pakize peşinde, Periliçe de asayı koruyor. (Bu arada da herkes ‘asa’ kelimesini farklı telaffuz ediyor.) Ekranda, ışıklar yanıyor sönüyor, Peri Nine bir görünüyor, bir kayboluyor.
Bu kadar fantastik görüntülerle bir çocuk nasıl kendi başına televizyon karşısında yalnız bırakılabilir?
Anneler yemek pişirirken, ara ara çocuklara göz kulak olsunlar bence.
Hep Yaşın 19
MFÖ’nün son şarkılarından biri. Radyolarda ve Kral TV’de dinliyorum. Sevemedim, o ayrı. Sıkıcı bir şarkı.
Daha da itici gelen; koca Mazhar Alanson’un şarkının: ''Ne güzel şeysin sen hep yaşın 19,
gel yanıma sar beni bugün var yarın yokuz.'' bölümünde, ‘yarın’ kelimesini “yaaaaarın” diye uzatması. Doğrusu, kültürlü yaşını başını almış kişilere Türkçe’yi yanlış kullanmayı da hiç yakıştıramıyorum, kusura bakmasın.
Yazıya bağlantı; Acunn.com