Ali Murat İrat; Birgün Gazetesi
KÖŞE YAZISI

Bakir bir adam aslında...

Mart. 2, 2010  |  Ali Murat İrat  |  Birgün Gazetesi

Türkün eşekle imtihanı

Londra olimpiyatlarında büyük bir gafa imza atarak, olimpiyat oyunlarının kökenini Antalya’daki ergenlerin tatil yeri olan Olimpos’a bağlayan ve böylelikle “baş düşmanımız” Yunanistan medyasının bile diline düşen Bakan Suat Kılıç şimdilerde "Gençlik Treni" projesinde kız-erkek ayrımı yaptıklarını söyleyerek ekliyor:

"Çocuklar geceyi trende geçiriyor… yataklı tren olmasından dolayı... güvenliği sağlayamam".

Güvenlikten kasıt ne bilmiyorum ama bizim ülkede sorun olmayan yerlerde bile her meseleyi “güvenliğe” havale edip sorun haline getirmek zaten siyaset yapma tarzı olmuş.

Oysa Sayın Bakan ülkesindeki sorunların asıl kaynaklarına baksaydı, gerçek tehlikenin nerede olduğunu da rahatlıkla görebilecekti. Ancak O, kadını ve erkeği ayrı yerlere kapatarak sorunları çözebileceğini sananlardan.

Fakat Türkiye’yi bilenler hikâyenin başka türlü yazılıyor olduğunu da görüyor. O hikâye nasıl mı başlıyor: Bir varmış, bir yokmuş. Şehirlerin birinde iki tuhafiyeci, bir okul müdür yardımcısı, bir seyyar satıcı, iki komşu, bir akraba, bir kantinci, bir marketçi, emniyette teknik bir personel ve izne gelen bir asker varmış. Bunlar bir olmuş, iki tane kız çocuğuna defalarca tecavüz etmiş.

İşte böyle başlayan tecavüz hikâyelerinden onlarcası var ve hiçbirinin mahkeme tutanaklarında da “bir arada kalan çocuklardan” bahsedilmiyor.

Biz hikâyenin figürlerine yakından baktığımızda asıl pisliğin o trenin dışında elini kolunu sallayarak yürüdüğünü görüyoruz. Bu meslek erbablarının ortak özelliği ne biliyor musunuz: Hepsi de “iyi halli” erkek. Bir kısmı “aile babası”. Siirt’teler. Son yıllarda tecavüzün tecavüze eklendiği yerdeler yani. Türkiye’nin diğer her yeri gibi sözde İslamcı düşünce adı altında pespaye, pis bir muhafazakârlığın alıp yürüdüğü illerden bir il. Bu “erkekoğluerkekler” iki kız çocuğuna tecavüz ettiler ve çocuklarımızın “güvenliklerinden” dem vuran devletimiz ne mi yaptı? Bu kişilere cezalarını en alt sınırdan verdi. Yani “Ne de namus bekçisiymiş bizim erkek devletimiz” dedirtti yine. 

Biliyorsunuz yargı kararları “Türk milleti adına” veriliyor artık. CMK Madde 232/1’e göre, verilen hükmün başına, bu hükmün “Türk Milleti adına” verildiği yazılır. İşte bu olayda da hüküm Türk milleti adına verildi. Yani teorik olarak senin benim adıma. Tehditle bu çocuklarla birlikte olduktan sonra kızlara 5 TL, toka, şeker verilmesi nedeniyle yüce mahkeme Türk milleti adına dedi ki: Bu işte rıza var. Kızlar hediyeleri kabul etmiş.

Üstelik koskoca bir müdür yardımcısı da yalan söyleyecek değildi ya. Ne demişti öğretmenimiz: “Onların hafif meşrep olduklarını, orada burada gezdiklerini duyuyordum. Aileleri fakirdi, ben de sorumlusu olduğum Okul Aile Birliği'nin yardım etmesini engellediğim için bana hepsinin düşmanlığı var. O yüzden bana komplo kurmuş olabilirler?”. E yüce yargı da olup biteni gayet iyi analiz etti, cezaları alt sınırdan verdi.

 Kadın örgütlerinin işi bundan sonraki süreçte hiç de kolay olmayacak. Çünkü iktidar homojenize oldukça, totaliterleştikçe ilk önce bedene yönelir. Onu, onun zevk ve acılarını hesaplamaya, kendi iktidarını sağlama almak için ölçüp biçmeye başlar. Önce yatak odasına girer. Platon’un günde kaç kere “çiftleşileceğini” söylediği zamanlardan bugüne bu hep böyle olagelmiştir. Gün olur iktidar baktığı her yerde cinsellik görmeye başlar. O nedenle bazıları üniversite bahçesinde kampüsün güzelliğini değil de yan yana oturan “kızı-erkeği”, bazıları da yataklı vagonlarda trenin güvenliğini ya da rayların sağlamlığını değil “yatak sayısını” görür.    

Üç çocuk yapın diyerek milletin yatak odasına kadar giren Devlet-i Aliye “aile” kurmayı ve üremeyi pompalarken, o aileyi kuran erkeklerin işledikleri cinayetleri de çok becerili biçimde görmezden geliyor. O aileleri kadın cinayetleri pahasına destekliyor. Her cinayetin, uygulanan her şiddetinse kılıfı zaten cepte: Tahrik. Tahrik olan vatandaş otele insan istifleyerek yakar, pompalı tüfekle demokratik gösteri hakkını kullananlara ateş açar, bir parkta el ele oturan kadın ve erkeğe tahammül edemez. Çünkü tam da o sözde İslami düşünce altında pespaye bir muhafazakarlık akmaktadır paçasından. Her şeyden tahrik olur. Hatta bizim ülkede eşekten bile.

Bir zamanlar Flash TV’de Yalçın Çakır’ın yaptığı bir programda, programa katılan “bakir” bir adam aslında cinselliğin ülkemizdeki özetini de veriyordu:

“Eşeğe varıyorum onunla ilişkiye girebiliyorum, yapabiliyorum eşekle”.

E eşeğinki de eşeklik. Tahrik edersen çekeceksin elbette. Ama eşekle imtihanı bitmemiş bir toplumda çocukları birbirinden ayıracağına, erkek egemen dünyada eziliyoruz diyen kadınları azcık dinleseniz onları ayırmaya da ihtiyacınız kalmaz işte. Vesselam.

Yazıya bağlantı; Ali Murat Irat