Evrensel Gazetesi
KÖŞE YAZISI

Flash TV'yi örnek alın!..

Ekim. 5, 2008  |  Çağdaş Günerbüyük  |  Evrensel Gazetesi

İş arıyorsanız arayın

İddia ediyorum, Türk televizyonları içinde en öncü kanal, Flash TV’dir. İzlemeye doyulamayacak, çok acayip programlarıyla etkiler izleyiciyi.

Diyeceksiniz ki, reytingi düşük, demek ki izleyeni az. Yanlış. Reytingin düşük olması Flash TV’nin az izlendiği anlamına gelmiyor. Çünkü oradaki programlar o kadar tutuluyor ki, bütün kanallar Flash’ı örnek alıyor, herkes Flash’laşıyor. Biz de hangi kanalı açsak Flash TV programı izlemiş oluyoruz.

Mesela, Gerçek Kesit, hâlâ etkisinden kurtulamadığımız bir program klasiği. Kısa ibretlik bölümlerden oluşan diziler, bazen dini, bazen başka türlü soslarla bütün kanallara uygulandı sonradan.

Flash TV’nin öncü kimliğinin son örneği, Dest-i İzdivaç. O kadar tutuldu, o kadar taklit edildi ki, evlilik programı yapmayı artık mecburi tutarlarsa şaşırmayın. Hatta RTÜK ceza verebilir, evlilik programı olmayan kanala, “Türk aile yapısına aykırı yayın” yapmaktan.

Evlenmek isteyen vatandaşın kendine eş seçmesi gibi çok yaratıcı bir formata dayanan program başka kanala transfer oldu, sunucusu başka kanala, derken biraz uyarlayıp herkes bir benzerini yapmaya başladı. Ama Flash TV durmuyor, yeniliğe doymuyor ki... Şimdi de Semra kaynanaya Dest-i İzdivaç’ı sunduruyorlar. Gelinim Olur Musun’da her şeyi karıştıran, ünlü olup bir anda unutulmayı kaldıramayan, aşırı dozdan ölen oğlunu “şehit” ilan eden insanı her gün ekrana çıkarmak, Flash’a yakışırdı zaten. En güzeli de Semra’yı sunarken kullandıkları kelimeler: “Kadınlar ondan sorulur. Evlilik işleri ondan sorulur. 70 milyon ondan sorulur.” Nasıl?

Peki bu kanalın en öncü kişiliğinin kim olduğunu söylemeye gerek var mı? Tabii ki Yalçın abi. Yalçın Çakır, canlı yayında küfrettirmede de birinci, yalan makinesini stüdyoya sokmada da, en özel mevzuları çatır çatır tartışmada da. Şimdi yine acayip bir program bulmuş: İş Peşinde. İşçi arayan patronlarla iş arayan vatandaşları bir araya getirip canlı yayında pazarlık ettirecekmiş. Televizyondan eş bulunduktan sonra iş neden bulunmasın demiş herhalde. Nasıl pazarlıklar olacak, insan merak ediyor. Ama bunun da en ilginç kısmı, şimdilik, tanıtımı: “İş arıyorsanız arayın.”

Kanalın telefonunu arayın demek istiyor galiba ama, yine de büyük televizyonculuk. Televizyonunu yeni açanlar için...

Ramazan bitti ama yazmazsam eksik olur. Ay boyunca bütün kanallar birbirinden dini filmler yayınlıyor ya, bunların adının Ramazan filmi olmasını öneriyorum. İçlerinde belki en iyisi Çağrı’dır ama o da dahil hiçbiri, Ramazan dışında yayınlanmaz. Neden? Çünkü izleyici bulamaz. Dilinden dini muhabbeti düşürmeyen biri bile olsanız, şöyle bir bakarsınız, “Yok mu ya başka bir şey” diye kanalı değiştirirsiniz. Dini film, Ramazan dışında izlenmez. Onun için de bu filmler Ramazan için özel olarak üretilip ortalığa salınır. Allahın Kılıcı, Çölde İman, Kutsal Koşu, Mübarek Bir İnsan, adı ne olursa olsun, bu filmler Ramazan’a özeldir. 11 ay ortadan kaybolacaklar, dikkat edin. Seneye yine çıkacaklar, icabında sahura kadar.

Takip edenler biliyor, bu civarlarda en çok beklenen dizi Avrupa Yakası’ydı. İki haftadır, kavuşmuş bulunuyoruz. Kısmen Hümeyra’yı saymazsak, gidenlerin yokluğunu hissettim diyemeyeceğim. Ata Demirer’in performansı, yine bıraktığı gibi. İki yıl önce gitti, pek başarılı bir iş yapamadı, döndü. Şimdi de idare etmeye çalışıyor. Dizide Ata Demirer’i izlenir kılan tek şey, Avrupa Yakası hikayesinin zaten Volkan ve Aslı karakterlerinin üzerine kurulmuş olması. Gülse Birsel için de aynı şey geçerli, olayların kurgusunun merkezinde yer almasalar, ne Volkan’ı, ne Aslı’yı gözlerimiz aramaz. Hele Engin Günaydın ve Binnur Kaya geldiğinden beri, bu durum daha da belirgin. Bu arada Binnur Kaya’nın hala karakteri de, Şahika kadar mıdır bilmiyorum ama hakikaten çok başarılı. Tutuldu da. Bir bölümle kalmayacağından emin olabilirsiniz.

ivis cem yılmaz’la stüdyoda

(Yer: TRT stüdyosu. Cem Yılmaz, sahne gösterilerinden parçalar seçip aralarında yorumlar yapmaktadır. İsmini Vermek İstemeyen Seyirci İVİS, Cem Yılmaz’a bayram ziyareti yapmaya karar verir.) 
Cem Yılmaz: Merhaba, gösterilerimden bazı parçalar seçeceğim. Bakalım becerebilecek miyim... 
İVİS: Reklamsa yemin ederim izlemem Cem. Bak yemin ettim. 
Cem Yılmaz: Yok bu sefer reklam değil. Sahnedeki gösteriden. 
İVİS: Hah şöyle ya. Ne eziyet ettin televizyon izleyicisine. Kötü reklam esprileriyle seni tanıyan insanlar var, yapma, yazıktır. 
Cem Yılmaz: Bu başka, burada espriler güzel. Ha bir dakika, burada espriler fena yere gidiyor. Başka banttan devam edelim. 
İVİS: Nasıl yani fena yer? İzliyorduk abi... 
Cem Yılmaz: Bak bak bunu izle. Bu da komik. 
İVİS: Abi senin yaptığın bayağı sansür ama. 
Cem Yılmaz: Biiip. 
İVİS: Oooo, kendi kendini biplemeye de başladın. Televizyon tarihine geçtin ama, bunun da adı sansür abicim. 
Cem Yılmaz: Biiip. Hop, bu da bu kadar yeter. Bu bantı da değiştirelim. İVİS: Sahne gösterini RTÜK’e uydurmaya çalışmanı anladım da, resmen sansürü espriye çevirmeyi icat ettin sen şimdi. 
Cem Yılmaz: Biiiiiip. 
İVİS: Baksana. Sen RTÜK’e başkan olsana. Madem sansürün kalkacağı yok, şaka gibi yutturursunuz, gül gibi geçinir gideriz. Olur olur, yakışır bence.

Kaynak: Evrensel Gazetesi